3 DEFA TÜRKİYE ŞAMPİYONU OLAN SPORCU İLGİSİZLİĞE İSYAN ETTİ

1- Alkollü içki satışı yapılan yerlerden alış-veriş yapmak uygun mudur?

Bir yerde harâm olan, Allahü teâlânın yasak ettiği, men ettiği şeyler varsa, oraya girmemeli, oradan alış-veriş yapmamalıdır. Çok zarûri, [başka bir yerde satılmıyor ise] hem harâm, hem de helâl ve mubah olan şeyler satılıyor ise, böyle durumlarda da mümkün olduğu kadar alınacak şeyin bedelini vermelidir. Zarûret olmadıkça, böyle yerlerden mümkün mertebe uzak durmalıdır.

2- Bazı bankalar kredi verir iken sadece muâmele masrafı alıyorlar. Bu krediyi almak câiz midir?

Muâmele masrafı câizdir. Orada telefon, kâğıt, eleman kullanılıyor. Bunların masrafları da var. Muâmele masrafı olarak aldığı fâiz olmaz.

3- Bilgisayar açık iken, o odada namâz kılınır mı?

Bilgisayarın açık olarak durmasının mahzuru yok. Uygun olmayan bir görüntü varsa, kapatılır.

4- Bir toplulukta selâm verince, o selâmı bir kişi alsa yeterli mi, yoksa hepsinin (Aleyküm selâm) demesi mi lâzım?

Bir kişi kâfidir.

5- Misvâk kullanmanın hükmü ve nasıl kullanılacağına dâir biraz bilgi verir misiniz?

Misvâk kullanmak sünnetdir. Abdestden önce kullanılır. Erâk ağacından yapılıyor. Bir karış boyunda olması tavsiye edilmiştir. Bir santim kadar kabuğu çıkartılır, suda durdurulur. Sert zemine vurunca tel tel açılır. Diş kirlerini giderir, minesini kuvvetlendirir. Temizler, kokuyu giderir. Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” onu kullandığı için Ona ittibâ edilmiş olur. Sünnet sevâbına kavuşulmuş olur. [Bir de erâk ağacının özelliği; parçalansa, yutulsa, mideye zararı olmaz, faydası olur.]

Ebü’l-Hayr Fârûkî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Bir kimse ihlâsla, her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapmakla, ona saâdet kapıları açılır. Bir zât, okuma-yazma bilmezdi. Fakat Allahü teâlâya ve Resûlullah efendimize o kadar âşık idi ki, bu hâli bütün bedenine sirâyet etmişti. Okuma-yazması olmadığı için Kur’ân-ı kerîmi okuyamazdı, ancak Kur’ân-ı kerîme olan sevgisinden kıbleye doğru oturur, Kur’ân-ı kerîmi bir rahle üzerine koyar, her satırı parmağı ile okuyormuş gibi tâkib ederdi. Sonra sevgi ve ihlâsla; Allah’ım! Ne hoş buyuruyorsun. derdi. Her gün belli vakitlerde öyle Kur’ân-ı kerîmle meşgul olurdu. Bir müddet sonra kendisinde yüksek haller meydana geldi ve murâdına kavuştu.