İftira eşek arısına benzer, onu ilk vuruşta öldüremeyecekseniz, hiç dokunmamak daha iyidir.-B.Shaw-
Eskileri açalım diyorsunuz, şeffaflık adına herkes eteğindeki taşları döksün de kim ne suç işlemiş, açığa çıksın istiyorsunuz? Yeter artık şu Gordion düğümünü çözelim, diyorsunuz. Bu mümkün mü? Bir de vefasız davranıp Ulusal Kurtuluş Savaşı sonucu ülkemizi tam bağımsızlığa kavuşturan Türk Ulusunun Kahramanı Atatürk Hakkında çok ileri geri konuşup, iftira ediyorsunuz.
Günlerce yok Dersim, yok hacı hocaymış, efendilermiş yazıp çizildi, konuşuluyor. Bu tartışmalar bizi bir yere vardırmaz, Her iki ucundan çekilen lastik gibi biri bırakana kadar veya ip germe oyunu gibi taraf oyuncu topluyorsunuz. Hani, eskiden oynardık, ikiye bölünür ipi çekiştirirdik, hangi takım güçlüyse o kazanır, akordeon gibi üst üste yığılırdık.
Yahut da tahterevallide iki ayrı insan binmiş de kim ağırsa…Yok Kürt, yok Türk, yok efendim Alevi ve Sünni…
Dikkat ediyorum da tarihin her sayfasında karşıma Siyonist-Bizans-Haçlı entrikaları çıkıyor. Nasıl da sazan gibi atlıyoruz. Nasıl da içerden bizi bize kırdırıyorlar. Oltaya yumuşak peynir koymuşlar, bizler de atlıyoruz ekmek niyetine. Yumuşak peynirden oltaya yem olur mu? Şalgam aşa girmiş yağ oldum sanmış, Abdal ata bindim bey oldum sanmış, İp gerilmiş yay oldum sanmış. Ama ne yazıktır ki, bizler bir baltaya sap olamadık. Sapla samanı karıştırdık durduk. Şayet düşmanın eski yarasının olduğu yeri bilir de oraya yumruk atarsan can yakarsın. Bizim de yaramız, azınlıklar sorunu. Lozan’da bir türlü masada çözülemeyen sorunumuzu kendi içimizde de çözemedik.O ağalar var ya o ağalar, hani binlerce dönüm tarlaları olan ve maraba, diye limon gibi doğudaki vatandaşların suyunu sıkan ağalar, şıhlar, şeyhler şimdi neredeler? Kimi der meclisteler, kimi der kulisteler. İşte asıl başrol oyuncu onlar. Versinler hazineye ait muhtar tapulu topraklarını devlete, fabrikalar kurulsa o topraklara, doğudaki marabalar iş güç sahibi olsa, ağaya değil de ekmeğine hizmet etseler, fena mı olur yani?
Aslında Atatürk’ün gözü açık gitti. Hatay’ı kurtaran önderimiz, sıra Musul ve Kerkük’te demiş, ama ömrü yetmemişti. Tüm mirasını da Türk milletine bırakan bir liderin arkasından “naylon fatura” keseceğimize, İmralı’daki terör örgütünün henüz kesilmemiş, hala da ölen canların faturasını çıkartmaları gerekmez mi?Menemenli Kubilay’ın torunundan özür dilenilmesi gerekmez mi?
Eski yaraların kabuğunu kaldırıp, kaldırıp kanatmakla, koca gövdenin kan kaybına neden oluruz. Dış güçlerin de emelini gerçekleştirmiş oluruz. Neden artık fani olmuş, ülkemize önemli faydaları dokunmuş ölmüşlerimizi, birer “günah keçileri” olarak seçmekteyiz? Zaman aşımına uğramış kişiyi, kişileri yargılama, sövme, tartmak yine zaman kaybımız olacaktır. Eski bir sözü sıklıkla yinelerdi ninem: Kurumuş boku sakın ıslatma, kokar diye…Sürekli şikayet, sürekli yargılama ve sürekli tutuklanmalar toplumsal ruh sağlığımızı bozdu. Zaman dedim de aklıma bir Neyzen fıkrası geldi:…Bir arkadaşıyla Beyoğlu’nda gezerken Übeydullah Efendiyle karşılaşırlar.(Übeydullah Efendi, ünlü Jön Türklerdendi. Son yıllarda Beşiktaş Evlendirme Memuruydu) Neyzen, Übeydullah Efendiye sorar:
–Hocam, Hazreti Âdem’le Hazreti Havva’nın nikâhlarını hangi imam kıydı?
Übeydullah Efendi:
–Davetliler arasında değildim, bilmiyorum.
Neyzen:
–Peki, Âdem’le Havva cennetten niye kovuldular?
Übeydullah Efendi:
–Bir münasebetsizlik etmişlerdir.
Neyzen:
–Ne gibi?
Übeydullah Efendi dayanamaz:
–Sizin bu akşam yaptığınız gibi.
Neyzen:
–Peki, acaba nasıl kovuldular?
Übeydullah Efendi:
–Defol… Yoksa sana haddini bildiririm şimdi!
Neyzen, ardından bastonunu sallayarak koşan Übeydullah Efendi ile arayı açtıktan sonra durup seslenmiş:
–Böyle nazikçe kovmasını biliyordun da, benimle ne diye bir saat uğraştın üstat?
***
Sakin olup İngilizlerin 80-90 sene öncesi yarım bıraktıkları av olmayalım.
Yol gösterildi bize. Daima ileri yol almak varken neden geri vitesle geriye gidelim?
Mevlana’ya sormuşlar adalet nedir diye
-Ağaçları sulamak, yanıtını vermiş.
Peki, zulüm nedir, diye sormuşlar.
-Dikene su vermek, demiş.
Lütfen kendi toprağımızı sevgiyle, barışla sulayalım, yurdumuzdada terör estiren dış mihrakların tatlı sözlerine, iftiralarına kanıp da kardeş kardeşi kırmayalım.
Sevgi ve saygılarımla