UNUTMAK MÜMKÜN MÜ, TARİH YAZDI O ANI..! Anı sandığımdaki unutamadığım kareler… Özellikle 07.09.2014 tarihini asla hafızalarımdan silemeyeceğim. Hele hele höşmerim şiir şölenimizin finalini nasıl unuturum? O hınca hınç dolu olan havran kültür merkezi boşalmaya başlamıştı. Saatlerce sahnede bana eşlik eden gönül ünver hocam ve benim gönlümde telaşlı kelebekler uçuşuyordu… Milletvekilimiz Ali Aydınlıoğlu, Belediye Bşk. Emin Ersoy, Havran Kaymakam Yasin Öztürk bey alkışlarını bitirmişler, tam da gitmeye hazırlanırlarken seslerimiz mikrofonlardan salona yayılmıştı. Gönül hocamla benim göğsümüzde saatlerce sakladığımız Türk bayraklarımızı bir anda çıkartmıştık. Başkan ve yönetim dâhil salonda kalanlar bize doğru şaşkınlıkla bakakalmışlardı: -Neler oluyor?- diye sahneye doğru döndürdüler başlarını… Onlar dudaklarımızdan yüreğimizden yükselen -duygu yüklü sözlerimizi duyunca- yüzleri bir anda aydınlanmıştı. Artık o şaşkın bakışları da yüzlerinden silinmişti. Havran Kültür Merkezi bir anda duygu renkleri değişmişti. Bu kez o koca salona halkın ıslıkları doldurdu. Yüreklerinde saklı kalan milli duygular şaha kalkmıştı. Alkışlarla bize eşlik ediyordu Havran Halkı… Peki, biz onları nasıl mutlulukla durdurmuştuk? Neydi o sözler? Ne demiştik de oldukları yerde donup kalmışlardı? İşte o sözlerimiz: Ey Havran Halkı, bize dünyayı kucaklayabilir misiniz ? diye sordular: Biz de; Evet kucaklarız dedik. Onlar; Bunu nasıl başaracaksınız? diye sordular. Bizde göğsümüzden Türk bayrağı çıkardık: İşte al bayrağımızla..! dedik. O anda belediye başkanını ve kaymakam beyi sahneye davet etmiştik. Bayrakları öpüp alınlarına koydular, Türk bayraklarını o Koca Seyitlerin Torunlarına, toprağımızı koruyacak olan neferlere teslim etmiştik. Gönül dostlarımla biz de en kutsal görevimizi yaptığımızdan dolayı mutlulukla gülümsedik Havran halkına. Etkinlikte bize eşlik eden gönül dostlarımız tek tek evlerine yolcu ettikten sonra ben ve eşim sahildeki evimizde, Edremit körfezinin o kendine has mavi renginde yorgunluk atmaya çalıştık…. * Bir kaç gün önce Havran’a gitmiştim. Yaşlı bir adam Koca Seyit Parkında çay içmekteydi. Bir anda bakışlarımız buluşmuştu. Sanki O, bana tanıdıkmışım gibi gülümsedi. Önce anlamamıştım. Belki de bir başkasınaydı o sevecen gülüşü. Hafiften bir gülüşle karşılık verip geçtim önünden. Tam minibüse binecektim ki, merhaba Emine hanım, diye koşarak yanıma geldi; o yorgun zayıf bacaklarındaki çevikliği şaşırtmıştı beni. Ardından; elinizi öpmek istiyorum, demez mi!… Bir anda ısındı yüzüm, yandı. Hemen ellerimi sakladım arkama, yüzüme mahcup ifade yerleştirip; Estağfurullah amca, hayırdır? El öpmek bize yakışır… dedim. Nasıl öpmem be kızım, leblebimizi çoruma kaptırdık, höşmerimizi kaptırtmadınız. Size şükran borçlandık. dedi… Bende ona; Siz belediye başkanınıza gidin, asıl eli öpülecek insan odur. Bize kapıyı açan, el veren o koca çınardır. dedim. Gel çayımı iç kızım, dediğinde, durmakta olan minibüsü işaret ettim. Yine geleceğim amca bey, alacağım olsun. Dedim. Beni bekleyen araca bindiğimde huzurla arkama yaslandım. Ankara’yı, Antalya’yı, İstanbul’u ve Balıkesir’i aklıma getirdim. Gönül dostlarımla başarmıştık… Yalnız olmadığımı bilmenin keyfi ile evime geldim. Şehitlerimize ve gazilerimize dua ettim. Bu tarihi anı yazdıran dostlarıma ayrıca tek tek teşekkür etmek boynumun borcudur. Teşekkürler Ey Koca Seyit’in Torunları. Teşekkürler Gönül Ünver Hocam, Teşekkürler Dr. Abdullah Gündüz Ve Cemile İnce Yücel, Teşekkürler Dünya Söz Akademisi Teşekkürler İlesam Teşekkürler Bayşad Teşekkürler Edebiyat Galerisi Net Şair-Ozan Yazarları. Var Olun. Sağ Olun. Güzellikler, İyilikler Yüreklerinizi Her Daim Kucaklasın. Sevgi ve saygılarımla
