Malum, hareketli insanları hasta olunca yatakta tutamazsınız. O yatak bir süre sonra battıkça batar. Size “Bronşit” teşhisi ile reçete yazan doktorunuzun, “birkaç gün yataktan çıkmayın” önermelerini tutma zorundasınız. Aksi halde hastaneye yatma riskiniz vardır. Bunu göze alamadığınız zaman, istemesek de yatak çekiyor kendisine bizi. Uzandığınızda sırtınıza değen sanki Çivilerle Kaplı Hint Tahtasıdır. Peki, bu işkenceye nasıl dayanacaktım? Raflarda okunmayı bekleyen kitaplarımı ansıyınca tek umarım o sarı sayfalar olmuştu. İşte şu son üç gündür bende gözlerim kızarana kadar 2 uzun soluklu kitap bitirdim, anca öyle dayanabildim sırtıma, her yerime batan çivili yatağa… Bu arada; hastalığım süresince gözlerime, gönlüme eşlik eden bir dergi vardı. Adı TMOLOS… Ödemiş’den yayımlanıyor. Sağ olsun, her ay düzenli olarak adresime Ömer Akşahan Hocamdan gelen bu dergiyi artık özler oldum. Sekiz sayfalık bir edebiyat dergisini tam bir saatte okuyordum. Diyeceksiniz ki niye? Siz sekiz sayfa dediğime bakmayın, o derginin içinde neler yoktu ki? Hayata dair her duygu, her öykü; sanki bir iğne oyacısının eli değimişçesine özenle seçilmişti yazılar, şiirler… Her sözcüğe değince gözlerim, gönlüm ışıyor; hatta gözlerim başa dönüp yineliyordu aynı yazıyı. Ve öyle bir şiire dokununca sol yanımda inceden inceye bir sızıyla yattığım yerden aniden doğruldum… O an’da gözlerim yandı, boğazıma takılan bir ayva dilimi değildi… Şiirin ta kendisiydi. Anlaşılır, yalın ve sade bir dille kaleme alınmıştı. Ama tam on ikiden nişan almıştı. Lamartine; “Şiir, büyük zekâların rüyalarıdır, “ derken; Orhan Veli’nin; “Kolayca okunabilen bir şiirin kolayca yazıldığını mı sanıyorsunuz?” söylemine katılmamak ne mümkün? İsterseniz sözü yazan şaire bırakayım bundan sonraki paragrafı; İşte O Şiir! UFF OLDUM ANNE! Beni ilk önce annem aldattı! Öpeyim de geçsin diyordu Canım acıdığında Sanıyordum ki geçecek Uff olan yerlerim. Çocuktum! Kanıyordum işte o yalanlara… Biliyordum: O da ağlıyordu ben ağladıkça Kesiyordum ağlamayı gülsün diye gözleri. Uff oldum anne… Uff oldum yine! Yine kanıyorum yine, Kanıyorum her defasında Ama bu defa yaram çok derin anne! Kanıyor, kanıyorum anne! Sende yoksun öpecek yaralarımı Elkızı işte! Öpmüyor… Öpmüyor işte anne! Metin SOYDEVELİ Nasıl, şiir etkiliyor değil mi insanı? Yazarken bile burnumu çekiştirdim. Yoo, öyle nezleden falan değildi gözlerimdeki kızarıklık, burnumu çekiştirmem… Bu Ödemiş’den Kuzey Ege’ye çağlayan duygu selinin ta kendisiydi… Daha sonra sol yanıma isabet eden her sözcüğü eşime okudum. Hem de tam iki kez… Baktım onun da gözleri kızardı. “Çok fenasın Emine… Sabah sabah hakkın yok beni böylesi duygulandırmaya, “ deyince aklıma bir şairin sözleri geldi: Yüksek sesle söyledim eşime… “Bazen bir şiir tüm şiirleri siler.” Belli ki, bende “Uff Anne” adlı şiirin uzun süre de etkisinde kalacağım… Beni tutsak eden bu dizeleri yazan ellere, paylaşan ellere ve yüreklere sonsuz teşekkür eder, sağlık dilerim. YAŞASIN TÜRK EDEBİYATI! Ve şiiri öyküsel tatlarla gönlümüze sunan, YAŞASIN TMOLOS DERGİSİ! Emine PİŞİREN-Edremit
