Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, Toplum Sağlığı Merkezi, vatandaşları cüzam hastalığı konusunda uyardı. Ocak ayının son Pazar gününün Dünya Cüzam Günü olduğunu bildiren Dr. Faruk Kendigelen, cüzamın tanı konduğunda önlenebilir bir hastalık olduğunu söyledi. Burhaniye Toplum Sağlığı Merkezi’nden yapılan açıklama da” Cüzam tanısı kolay, tedavisi kesin, erken tanı konduğunda önlenebilir, çağdışı bir hastalıktır. Dünyanın geri kalmış ülkelerinde, açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının kötülüğü, sağlık hizmetlerinden yararlanamama, iyi beslenememe, aşırı üreme, iç savaşlar, sürekli göçler gibi nedenlerle kökü kazınamamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada her yıl yaklaşık 200.000 yeni Lepra vakası tedaviye alınmaktadır. Son 20 yılda tüm dünyadaki vaka sayılarında %90 azalma olmuştur. CÜZZAM (LEPRA) NEDİR? Cüzzam mikrobu 1876’da Norveçli bilim adamı Armauer Hansen tarafından keşfedilmiştir. Etkeni “verem” yani “tüberküloz” hastalığını yapan basille aynı türde mikrop olan Mycobacterium leprae basilinin yol açtığı kronik bir hastalıktır. M.Lepra çok yavaş çoğalır ve hastalığın inkübasyon periyodu beş yıl civarındadır. Lepra yüksek oranda bulaşıcı değildir. Tedavi edilmemiş, enfekte hasta ile çok yakın ve sık temas edenlerle ağız ve burun yolu ile damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır. Hastalığın oluşması için 2 koşulun bir arada olması gerHer yıl Ocak ayının son Pazarekir. 1. Bu mikroba karşı (Mycobacterium leprae) doğal bakışıklığın bulunmaması; İnsanların tümüne yakınında bu doğal bağışıklık vardır. 2. Dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastanın bulunması ve onunla uzun süreli çok yakın temas halinde olmak. HASTALIK BELİRTİLERİ Birçok hastalıkta olduğu gibi bu hastalığında kuluçka süresi vardır. Yani belirtiler mikrop vücuda girdikten sonra ortaya çıkmaz. Lepra hastalığında etken vücuda alındıktan 2-7 yıl sonra ilk klinik belirtiler ortaya çıkar. Kuluçka süresinin değişken ve uzun olması tanı koymayı güçleştirmektedir. Mikrop kollarımız ve bacaklarımızda bulunan ve duyuları beyne ileten duyu sinirlerinin ya da beyinden iletilen emirleri kaslara götüren motor sinirlerin çevresinde bulunan kılıfı oluşturan hücrelerin içine yerleşir. Bu hücrelerde yıkıma yol açar. Sinir yoluyla deriye kadar ulaşarak deride bazı belirtilere yol açar. Bu belirtilerin görünüşleri değişik biçimlerde olabilir. Deri yüzeyinden kabarık ya da biraz daha büyük çok kabarık olmayan kırmızı – mor renkli kabarıklıklar (PAPÜL), değişik büyüklükte, keskin sınırlı, yine pembe-kırmızı-mor parlak renkli deriden hafifçe kabarık kızartılar (PLAK), özellikle yüz, göz çevresi, yanaklar, dirsek ve dizlerin dış-ön yüzlerinde daha sık görülen nohut-ceviz büyüklüğünde topak ve kabartılar (NODÜL), bu lezyonların bazılarının açılmasından oluşan yaraların izleri (SKATRİS- SAKAR), kol ve bacaklarda his kaybı veya azalması, bazı hareketleri yapmada zorlanma ve güç kaybı, burunda tıkanıklık ve zaman zaman görülen hafif kanamalar, kol ve bacak sinirlerinin bulunduğu yerlerde duyarlık ve ağrı genel ve sık görülen belirtiler arasındadır. Ancak bu belirtilere benzer durumların olduğu çok sayıda hastalık olduğu unutulmamalıdır. TANI Tanı koymak için öncelikle lepradan kuşkulanmak gerekir. Kuşkulanılacak kişiler öncelikle eski lepralı hastaların yakınlarındaki kişilerdir. Bunlarda lepra hastalığı mutlaka aranmalıdır. TEDAVİ Lepra tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken evrelerdeki tedavi sakat kalmayı önleyebilir. Minimal düzeydeki bir eğitimle, Lepra sadece klinik bulgulara dayanılarak kolaylıkla teşhis edilebilir. En az üç ilaçtan oluşan bir kombine tedavi ile en çok 6 ay/1 yıl içinde hastalar tamamen tedavi edilmektedirler. Üstelik tedavi için gerekli olan ilaçları devlet ücretsiz sağlanmaktadır. Lepranın tedavisinde ilk basamak hastanın hijyenik ortamda bulunmasıdır.Başarılı bir lepra tedavisi için ilk ve en önemli koşul doğru tanı ve erken tedavidir. Lepralı Hastalar bizim toplumumuzun insanlarıdır. Onlarla ilişkiyi kesmek onları toplum dışına itmek yerine, ihtiyaçları olan anlayışı, yakınlığı, destek ve sevgiyi göstermek önde gelen vatandaşlık görevidir” dendi.
