– JİTEM’İ MAHKEMEDE BELGELEYEN HAKİMDEN ÖZEL AÇIKLAMALAR
– BALIKESİR 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANI HACI İBRAHİM GÖZÜKARA:
– DOSYA İNCELEMEK YARGITAY’IN KENDİ GÖREVİ, SİYASİLERİN DEĞİL
– SİYASİLERE, ‘GELİN SİZ BAKIN’ DEMEK, TOPU TACA ATMAKTIR, O ZAMAN GELİN SİZ BALIKESİR 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NDE BİZ NELER YAPIYORUZ ONA BİR BAKIN, NASIL 1 AYDA KARAR ÇIKARIYORUZ, GELİN İNCELEYİN, SİZ DE ONA GÖRE ÇALIŞIN
– BİZİM TEK RAKİBİMİZ TÜRK HAVA YOLLARI
– DİYARBAKIR 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANI İKEN JİTEM’İN MAAŞ BORDROSUNU ELE GEÇİRİP MAHKEME DOSYASINA KOYAN HAKİM GÖZÜKARA, 12 KİŞİNİN CEZAEVİNDE ÖLDÜRÜLMESİYLE İLGİLİ DOSYAYI DA KISA SÜREDE KARARA BAĞLAMIŞTI
– TÜRKİYE’NİN, JET HAKİM OLARAK TANIDIĞI HACI İBRAHİM GÖZÜKARA’NIN BAŞKANI OLDUĞU BALIKESİR 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ, 2 YILDA 767 DOSYANIN 600’ÜNÜ KARARA BAĞLADI
Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, Yargıtay’ın siyasilere, Gelin siz yapın şeklindeki yaklaşımının şık olmadığını söyledi. Hakim Gözükara, Siyasiler gidip de dosya inceleyecek değil. Dosya incelemek Yargıtay’ın kendi görevi. Orada bir tabir kullanıldı, ‘Gelin siz bakın’ diye. Bu topu taca atmak gibi bir şey. Gelin siz Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, bizler ne yapıyoruz, ona bir bakın. Nasıl 1 ayda karar çıkarıyoruz, gelin siz inceleyin, ona göre siz
de çalışın dedi.
Gözükara, Diyarbakır’da görev yaparken baktığı JİTEM davasında askeri şahsa JİTEM adına düzenlenmiş maaş bordrosunu ele geçirip dosyaya koymuştu. Gözükara’nın baktığı bir başka dosya da cezaevinde 12 kişinin polis ve asker tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili dava olmuş, kısa sürede karara bağlanan dosyada birçok önemli şahsiyetin de aralarında olduğu 65 sanığa ceza verilmişti.
Hakim Hacı İbrahim Gözükara’nın başkanı olduğu Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2 yıllık süre içinde baktığı toplam 767 dosyadan 600’üne karar çıkarıldı. Türkiye’nin, jet hakim olarak tanıdığı Hacı İbrahim Gözükara (43), 20 yıllık meslek hayatında Devlet Güvenlik Mahkemesi haricinde bakmadığı hiçbir mahkemenin kalmadığını söyledi. Türkiye’deki hukuk sistemindeki sıkıntıları cesurca dile getiren Hacı İbrahim Gözükara, mevcut hukuk sisteminde hakimlerin branşlaşmadan yetiştiklerini, bu sebeple de
sıkıntılar yaşandığını belirtti. Uzun yıllar Asliye Hukuk Hakimi olarak görev yaptığı meslek hayatına bambaşka bir alan diye tanımladığı asliye ceza hakimi olarak devam ettiğini anlatan Gözükara, Konya Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’ndaki üstün başarısının ardından Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak atandı. Orada da üstün başarı gösteren hakim Gözükara, 2 yıl önce halen devam ettiği Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kurucu başkan olarak tayin edildi.
2 Kasım 2008 tarihinde kurulan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 2010 yılı sonuna kadar gelen 767 dosyadan büyük çoğunu tek celsede, bir kısmını ikinci celsede olmak üzere 600’ü karara bağlandı. Kalan dosyaların büyük çoğunluğunun İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan 1-2 yıldan beri rapor beklediği için henüz karara bağlanamadığı belirtildi.
ADLİ TIP, GECİKMEYE NEDEN OLUYOR
Adlı tıp sistemini eleştiren Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, Bu konu, Türk hukuk sisteminde sıkıntılı bir durum. Adli Tıp Kurumu bir sene sonraya muayene için gün veriyor, muayene ettikten sonra da yaklaşık 1 sene sonra rapor yazıyor. Rapor 2 yıl içinde ancak elimize ulaşabiliyor. Bu yüzden de adalet sistemi maalesef gecikiyor. Bizim mahkememizin hızını kesebilen tek kurum İstanbul Adli Tıp Kurumu oldu. Onun haricinde hiç kimse, hiçbir kurum bizim mahkememizin hızını kesemedi.
Sıkıntımız sadece Adli Tıp Kurumu ile ilgili değil. Maalesef hakimlerimiz ihtisaslaşarak gelmiyor mesleğe. Devlet Güvenlik Mahkemesi hariç bütün davalara baktım. Hatta bir gün cumhuriyet savcısı olarak dahi geçici atamam yapıldı, bir mahkemeden başka mahkemeye 8 ay gibi kısa sürelerde tayin yapıldı. Hukuk mahkemesinden hiç alakası olmayan bambaşka bir konu olan ceza mahkemesine atamanız yapılıyor. Böyle olunca da sudan çıkmış balık gibi yeniden, sıfırdan çalışmaya başlıyorsunuz. Yeniden bilgi,
birikim, beceri ve kabiliyet elde etmeye çalışıyorsunuz. Bu yüzden yeteri kadar bilgiyi kısa zamanda elde etmek de mümkün değil. Çünkü hukuk derya gibi bir şey. On binlerce sayfa kitap, mevzuat, dosyalar bir anda elde edilebilecek bilgi de değil, geniş bir tecrübe kazanmak gerekiyor. Maalesef ihtisaslaşma olmadığı için adalet biraz da oradan gecikiyor. Biraz da hakimlerin ve savcıların stajları boş geçiyor, iyi yetişmiyorlar. Mesleğe de iyi yetişmeden birden bire adım atıyorlar. Bizim yanımızda staj yapan
birçok hakim ve savcı stajyerler var. Geliyorlar, öyle dolaşıp gidiyorlar. Araştırma yok, sorumluluk yok, mesuliyet yok, dosya inceleme pek yok. Hemen gidiyor hakim olarak atanıyor. Öyle olunca da meslekte bocalamaya başlıyor. Hakim, savcılar mesleği icra ederken bu işi öğrenmek cihetine gidiyor. Nitekim biz de öyle olduk, stajımız çok da verimli geçmedi, adliye koridorlarında dolaştık, hiç kimse bize dosya vermedi. İnceleme de yaptırmadı. Kendi gayretlerimizle bir şeyler öğrenmeye çalıştık. Mesleğe
başladığımızdan itibaren yoğun araştırma, soruşturma ve öğrenme aşamasına geçtik. O günden beri de hala araştırıyoruz, öğreniyoruz. Her dakika öğrenmekle geçiyor. Mesleğe alınırken sıkıntılı bir dönem geçiriliyor. Ben kura çekip hakim oldum, belki istemezdim bunu ama kuradan ne çıkarsa onu yapıyoruz. Benim şahsen sevdiğim meslek olduğu için yaptım, hala da seviyorum. Sevdiğim için gece gündüz, hafta sonu demeden çalışarak bu kadar dosya çıkarabildik. İşimi sevmeseydim bu kadar yoğun çalışmam mümkün olmazdı.
Sevince ve isteyince oluyor. Biz çok çileler çektik. Maalesef özlük hakları açısından da hakim ve savcıların maaşları yeterli değil. Her bakımdan sıkıntı çekiliyor. Hakim, savcılara fazla mesai verilmez. Hakim, savcı; gece bir sanık yakalanır, telefonla çağrılır, gelir, gece saat 01.00’de, 02.00’de duruşma yapar. Onunla ilgili hiçbir şikayette de bulunmaz. Benim çocuğum hastanede doğdu, pazar günü hastanedeki çocuğumu bırakıp işe geldim, pazartesi günü birçok dosyayı karara bağladım. Tabii bunlar isteyince,
sevince oluyor. İstemeseydik yapamazdık diye konuştu.
MİLLET ADALETİN GECİKMESİNDEN ÇOK ÇİLE ÇEKTİ
Her fırsatta mesleğine olan sevgisini ifade eden Hacı İbrahim Gözükara, evin yükünü çeken eşine çok şey borçlu olduğunu söylemeyi ihmal etmedi. Hafta sonları çocuklarıyla pikniğe gitmeyi özlediğini belirten Gözükara, milletin geciken adalet yüzünden çok çileler çektiğini belirterek bir yargı mensubu olarak sorumluluğunun bilincinde olduğunu kaydetti. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Gözükara, Mesleğimden zevk alıyorum. Ben biliyorum ki bizim milletimiz adaletin gecikmesinden çok çile çekti, çok ızdırap
çekti. Mağdur insanlar hakkını alamadı, sanıklar uzun süre, yıllarca yargılandı, kendileri de mağdur oldu. 10 yıl tutuklu yargılanan sanıklar oldu. Biz onların 1-2 celsede adaletin tecelli etmesinden duydukları sevinci görünce kendimiz de zevk alıyoruz. Bizim duruşmalarımız çok zevkli, hatta çok hızlı geçer, dosyaya hakim olarak çıktığımız için, en ince detaylarına kadar incelediğimiz için, çok kısa sürede ben duruşmaları bitiririm. 10 dakika, 15 dakika, hatta 5 dakikada duruşma bitirdiğim olur. Öğleye
kadar dosyalarımı bitirmeye çalışırım. Tabii burada diğer üye arkadaşlarımızın, cumhuriyet savcımızın da önemli rolü var, onlar da aynı benim gibi, hatta benden fazla özveriyle dosyalara çalışır. Biz komple donanmış vaziyette duruşmalarımıza çıkarız. Herkes de bundan memnun olur, kısa sürede adalet yerini bulunca sanık ve mağdur tarafların birbirlerini kucakladıklarına çok şahit olduk ve bundan büyük mutluluk duyduk. Adalet gecikmemeli, 10 süren bir yargılama olmaz, Avrupa Birliği verilerine de aykırı. 10
yıl tutuklu olarak bir insan nasıl yargılanır? Onun maddi manevi külfeti, psikolojik durumu, ailesinin durumu, bunları düşünmek gerekir dedi.
TEK RAKİBİMİZ TÜRK HAVA YOLLARI
Türkiye’deki bütün mahkemelerin Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yöntemini örnek almalarını isteyen Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, Bizim yöntemimizi bütün mahkemeler uygulasın, 10 yıl değil, birkaç ayda, hatta benim 8 günde karara çıkardığım dosya oldu, çok kısa süre içerisinde dosyaları neticelendireceklerine inanıyorum. Biz hücreleme denen bir sistemle çalışıyoruz. Önce lüzumlu olan dosyaları ayrı bir dosya yapıyorum, devamlı lazım olmayan evrakları ayrı bir dosya yapıp aradan
çıkartıyorum. Kendi içerisinde çok güzel tasnif yapıyoruz. Ondan sonra bütün ifadeler, bütün belgeler, dosya bize geldiğinde daha iddianame gelir gelmez satır satır okuyor, notlarımızı alıyoruz. Sorulacak soruları not alıyoruz, ilginç olan şeylerin altını çiziyoruz, duruşma hazırlığında bütün eksikleri gideriyoruz, ondan sonra duruşmaya çıkıyoruz. Duruşmaya çıktığımızda bütün deliller elimizde oluyor ve ilk celsede de karar vermek mümkün oluyor. Avukatlarımız da bizim sisteme alıştı. Ben kendilerine ilk
başladığımda, ‘Duruşmalara savunmalarınızla hazır gelin, her an karar çıkabilir’ demiştim. İnanmadılar ama uygulamaları gördükten sonra sevindiler. Artık ilk celseye ellerinde yazılı savunmalarla geliyorlar. Kısa sürede neticelendiği için onlar da mutlu oluyor. Mesleğe başladıktan sonra verdiğimiz kararlarla ilgili genelde meslektaşlar jet hakim dedi. Biz de, ‘Tek rakibimiz Türk Hava Yolları’ diye tabir uydurduk. Biz genelde dosyalarımızı tek celsede karara çıkarmaya çalışıyoruz. Tabii bunu yaparken de
herkesin savunma hakkına riayet ediyoruz, delilleri en ince ayrıntılarına kadar topluyoruz. Bizim kararlarımızın tamamına yakını Yargıtay tarafından onaylandı. O da sağlıklı çalıştığımızın bir işareti. Lakabımız ‘jet hakim’ olarak kaldı, üzerimizden atamıyoruz. Tabii biz bundan biraz da memnun oluyoruz. Demek ki iyi çalışıyoruz, verimli çalışıyoruz, o yüzden herkes o şekilde hitap ediyor. İlk göreve Konya’nın Yalıhöyük ilçesinde başladım, orada başlar başlamaz ‘jet hakim’ demişlerdi. Oradan beri devam
ediyor. Balıkesir’de 2 yılı aşkın zamanda toplam 767 dosya mahkememize geldi, bunun 600’ünü çok kısa süre içerisinde karara bağladık. Yüzde 78 iş oranıyla çalıştık, geçen yıl yine Türkiye birincisi olduk. Zaten çalışmış olduğumuz mahkemelerde uzun yıllardır iş yüzdelerinde yargılama hızı açısından baktığımız davalar hep Türkiye birincisiydi. Adli Tıp Kurumu’nda bekleyen dosyalar beklemese ve onları da karara bağlasaydık bizim iş yükümüz yüzde 90’lara ulaşacaktı ki bu da bir ağır ceza için olağanüstü bir
rakam olurdu. Bu seneye 167 dosya devretti. 60’dan fazlası Adli Tıp’ta bekliyor, 50-60’ı da henüz duruşma görmeyen, yeni gelen dosyalar. Biz onları da kısa sürede karara çıkarmayı düşünüyoruz. Bizim sloganlarımız var, ‘1 yılda bitmeyecek hiçbir dava yoktur’, ‘Bir dosya için tek celse yeter’ diye. Biz bunu mutlaka gerçekleştirmeye çalışıyoruz ifadelerini kaydetti.
DOSYA İNCELEMEK YARGITAY’IN KENDİ GÖREVİ, SİYASİLERİN DEĞİL
Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, 2005 yılında değişen Türk Ceza Kanunu’nda son 5 yılda Yargıtay’ın mahkemelere sürekli dosyaları iade ettiğini söyledi. Yargıtay’ın görevini tam anlamıyla ifade etmediğini belirten Gözükara, hükümet ile Yargıtay arasında yaşanan polemiğin de rahatsızlık verici olduğunu söyledi. Yargıtay’ın siyasilere, Gelin siz yapın şeklindeki yaklaşımının yanlış olduğunu belirten Gözükara, Dosya incelemek Yargıtay’ın kendi görevidir. Siyasilerin değil
diyerek bu yaklaşıma tepki gösterdi. Yargıtay’ı Balıkesir’e davet edip 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin çalışmalarını ve dosya kararlarını inceleyip örnek almalarını isteyen Gözükara, şöyle devam etti:
2005’ten 2010 yılına gelinceye kadar Yargıtay sürekli dosyaları mahkemeye iade etti, mahkemeler Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay dosyaları umumiyetle esasına girip incelemedi. Yeni kanun çıktı, gönder dosyayı mahkemesine, esasına girmek yok. Yeniden incele, değişiklik olur, mahkeme verir, bir daha gönder, gel-git. Dosyalar yıllarca postanelerde, Yargıtay’da, orada, burada süründü. O yüzden gecikmeler oldu. Maalesef Yargıtay’ımız son yıllarda verimli çalışamadı. Kamuoyunun gündeminde olan birçok meseleler
de var. Eskiden çok karar çıkardı Yargıtay’da, son zamanlarda doğru dürüst karar çıkmamaya başladı. Ama bundan sonra inşallah daha da iyi olacağını düşünüyoruz. Yargıtay’ın iş yükü istinaf mahkemeleri kurulduğu takdirde yüzde 90 oranında azalacaktır. Hatta daire sayıları da artarsa Yargıtay çok rahat şekilde kendilerini içtihat mahkemesi olarak konumlandırmak zorunda kalacaktır. Siyasiler gidip de dosya inceleyecek değil tabii. Dosya incelemek Yargıtay’ın kendi görevi. Orada bir tabir kullanıldı, ‘Gelin siz
bakın’ diye. Bu, topu taca atmak gibi bir şey. O zaman gelin siz Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bizler ne yapıyoruz, ona bir bakın. Nasıl 1 ayda karar çıkarıyoruz, gelin siz inceleyin, ona göre siz de çalışın. Yargıtay üyeleri umumiyetle dosyaların içeriğini incelemiyor. Tetkik hakimleri dosyayı hazırlıyor, rapor halinde heyete sunuyor, heyette görüşülüp belki de 5-10 dakika içinde karar çıkıyor. Biz Yargıtay’dan birçok hatalı karar çıktığını görüyoruz. Onun için benim Yargıtay’ın birçok kararına
direndiğim olmuştur. Ceza Genel Kurulu’ndan kendi kararımı onaylattım. Onun için Yargıtay’ın içtihat mahkemesi olması lazım. Esasa fazla girmeden mahkemenin takdir hakkına fazla karışmadan genel olarak dosyaya bakması lazım. Esasa daldığı için, mahkemenin takdir hakkına müdahale ettiği için işler uzuyor.
JİTEM’İ BELGELEYEN HAKİM
Hacı İbrahim Gözükara’nın meslek hayatında ilginç hatıraları, bakıp karara bağladığı çok önemli davaları da bulunuyor. Bunlardan hiç unutamadığı davalardan büyük bölümüne Diyarbakır’da bakmış. Gözükara, 2005 ila 2008 yılları arasında Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığını, göreve başladığında suç oranında ülkenin ilk sıralarında gelen kentin buradaki görevinden ayrılırken sondan 8. sırada olduğunu söyledi. JİTEM davasıyla ilgili dosyanın en ilginç davalarından olduğunu
hatırlatan Hacı İbrahim Gözükara, Diyarbakır’da çok yoğun bir çalışma ortamı vardı. Suç işleme oranı açısından Türkiye’de ilk sıralardaydı. 3 yıl boyunca çok yoğun çalışma yaptık. Bizim mahkeme olağanüstü çalıştı, yüzde 96 oranında iş yüzdesiyle çalıştık, bu imkansız bir şey. Biz gelirken binlerce insan tutuklu kaldı, ağır cezalar aldılar. Diyarbakır’daki suç işleme oranı Türkiye’de sondan 8’inci sıraya düşmüştü. Diyarbakırlılar bizi çok iyi bilir. Adil ve hızlı yargılamamızdan dolayı Diyarbakırlılar
bizi çok sevdi, biz de onları sevdik. Hatta o dönemki Baro Başkanı Avukat Sezgin Tanrıkulu, şimdi CHP yönetiminde, ben gelirken, ‘Biz sizi çok sevmiştik’ diye sarılarak ağladı. O anımı da unutamıyorum. Diyarbakır’da da çok ciddi davalara baktık. İlk defa JİTEM’i bizim mahkeme ortaya çıkardı. Basında da çok çıktı, ‘Mahkeme kararı ile JİTEM tespit olundu’ diye. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden itirafçıların bir dosyası var, JİTEM dosyası. O dosya bizim mahkememizdeydi. Biz, Abdülkadir Aygan
itirafçı, onun JİTEM’den aldığı maaş bordrosunu ele geçirdik ve dosya içerisine koyduk. Biz askeri şahıslardır diyerek görevsizlik kararı verdik. JİTEM’de çalışıyorlar diye askeri mahkemeye gönderdik, tabii askeri mahkeme daha sonra kendisi de görevsizlik kararı verdi. Dosya en sonunda Diyarbakır 6. ağır Ceza Mahkemesi’nde kaldı. Bundan başka baktığımız önemli davalardan biri de cezaevinde 12 mahkumun polis ve asker tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili davaydı. Ben geldiğimde 9 yıl 6 aydır devam
ediyordu dava. 10 yıl olmuş, zaman aşımı süresi yaklaşmıeeştı. 12 klasörlük dev gibi bir dosya. Müdahil tarafın avukatı yine Sezgin Tanrıkulu’ydu. Biz geldik, ilk önce dedi ki daha duruşma başlamadan, ‘Bu dosya 10 tane mahkeme heyeti, 30 tane savcı gördü, biz sizin de bu dosyayı karara çıkarmayacağınızı düşünüyoruz, 10 yıldır devam ediyor bu dosya’ dedi. Ben de ona, ‘Gelecek celse karara çıkaracağım, savunmanızı, iddialarınızı hazırlayın gelin’ dedim. Önce güldü, inanmadı ama sonra dosyayı karara çıkardık.
65 tane sanığa, birçok önemli şahsiyete ceza verdik. Bundan başka da çok önemli davalar görüldü açıklamasını yaptı.
BERLİN’DE VARSA BALIKESİR’DE DE VAR
Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Kurucu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara’nın duruşmalarda uyguladığı ilginç yöntem de dosyanın kısa sürede karara bağlanmasında etkili oluyor. Yalancı şahitleri asla affetmediğini belirten Gözükara, Yalan şahitlik yapanı tespit edersek hemen ilk duruşmada tutukluyoruz. Ondan sonra kimse yalan söylemiyor dedi.
Her fırsatta Adli Tıp Kurumu’nun yavaş işlemesinin getirdiği sıkıntılardan şikayet eden Hacı İbrahim Gözükara, her şeye rağmen adaletin tecellisi için yoğun bir çaba sarf ettiklerini söyledi. Berlin’de hakimler var şeklindeki söze atıfta bulunarak, Balıkesir’de de hakimler var diyen Hacı İbrahim Gözükara, sözlerini şöyle tamamladı:
Adaletin gecikmesi hepimizin sıkıntısı, geciken adalet adalet değildir. ‘Berlin’de de hakimler var’ denilmişti zamanında. Biz de diyoruz ki, Balıkesir’de de hakimler var. Heyet halindeyiz, Balıkesir 2. ağır Ceza Mahkemesi heyeti halinde. Merak eden herkes gelip bizim dosyalarımıza bakabilir, duruşmalarımızı izleyebilir. Duruşmalarımız açık. Mahkemelerin yüzü soğuk derler. Fakat biz bir sistem geliştirdik, duruşmalarımız çok neşeli ve kısa sürede biter. Yargılamadan herkes zevk alır. Sanıkları rahatlatıp
sonra çözüyoruz. Çünkü gelenler korkarak geliyor, bizde bağırıp, çağırma, azarlama olmaz. Daha çok güven telkin ederek, itimat ederek doğru bilgiler almaya gayret ediyoruz. Bizim duruşmalarımızda yalan yere şahitlik olmaz. Yalan şahitlik yaptığımız düşündüğümüz şahidi ilk duruşmada tutukluyoruz. Öyle bir uygulamamız var. Bu bir şayia olarak yayıldığı için kimse yalan yere şahitlik yapmaya cesaret edemiyor. Bir de bizim meslektaşlarımızın mahkemeye yakıştırdığı bir söz var. Bir sanık Balıkesir 2. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin önünden geçsin, dosyası hemen karara çıkar. Yeter ki mahkemenin önünden sanık geçsin, mutlaka kararı çıkar. Bir sanığa davetiye çıkardık, duruşmaya gelmedi. Dosyayı karara çıkarmak istiyoruz, ikinci celseye kalmasın. Mübaşir sanığın mahkemenin önünden geçtiğini görmüş, koridorda. Meğer bir başka olayla ilgili dosyasını araştırmak için gelmiş. Duruşmadan da haberi yok, mahkememizin önünden geçiyormuş, kolundan tutup salona soktuk ve kararı verdik. O da epey hoş oldu, herkes tarafından
anlatıldı. Biz öncelikle dosya tutukluysa mutlaka ihzar çıkarıyoruz, kolluk güçleri alıp getiriyor. Fakat tutuklu dosyalarında ilk celsede karar çıkarmak için duruşmadan bir gün önce ilgili sanık veya tanıkları cep telefonu ile arayıp duruşmaya davet ediyoruz. Ulaşamazsak mesaj çekiyoruz. Emniyet güçlerine de haber veriyoruz, ‘Mutlaka getirin’ diye. Aynı zamanda adreslerine tebligat da çıkartıyoruz. Yani duruşmadan mutlaka haberdar oluyor. Duruşmada taraflardan birisi gelmemişse cebini aratıyorum ve
duruşmaya getirtiyoruz, gecikecekse duruşmayı bekletiyorum, gelince yeni celse ile o dosyada karar veriyor. Bir defasında sanık İzmir’de olduğunu söyledi, davayı beklettiğimizi akşama kadar gelmesini söyledik. Akşam geldi, duruşmayı yaptık ve karar verdik. Bir dosyada da sanık Aydın’daymış, cebine mesaj çektik, ertesi sabah sanık duruşmada hazırdı ve dosyayı karara çıkardık. Biz bunu yaparken de mesleki bir haz duyuyoruz. Taraflar da bundan çok memnun. Bizim mahkememizde genelde kararlar çıkar. Ağır
kararlar çıkıyor, müebbet hapisler, 10-15 yıl ağır hapis cezaları çıkıyor. Onun için biz de mesleğimizi en iyi şekilde, titizlikle yapmaya çalışıyoruz. Tabii bunun manevi mesuliyeti de var, görevimizi iyi yapmazsak, hatalı bir karar çıkarsa bunun bizim açımızdan da manevi bir mesuliyeti var. Bunda vebal var, kul hakkı var. Biz de Allah için daha iyi çalışmaya gayret ediyoruz, daha verimli çalışmaya bakıyoruz.(İHA)
