Alevi Kadınlar Birliği ve Çamcı Köyü Sosyal – Kültürel – Eğitim ve Yardımlaşma Derneği (ÇEYAD) tarafından Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Çamcı köyünde gerçekleştirilen ‘Referandum Sürecinde Örgütlenme ve Anayasa’ konulu panelde konuşan YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hükümete yüklendi ve konuşmalarıyla dikkat çekti.
Köy okulunun bahçesinde gerçekleştirilen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunarak başladı. Ali Aksüt’ün sunuculuğunu yaptığı panelde açış konuşmasını Çamcı Köyü Muhtarı İsmail Öztürmen yaptı. Daha sonra, ÇEYAT Başkanı Ali Şimşek, günün anlamına yönelik konuşmalar yaptı ve katılımcılara teşekkür etti. Katılımcılar arasında yer alan Alevi Kadınlar Derneği Başkanı Birsen Demir ise, Alevilerin güç birliği içinde, kararlılıkla izledikleri yola devam ettiklerini söyledi.
Başkan Demir’den sonra panelin yöneticisi Dr. Gülen Elmas, paneli başlattı ve ilk olarak sendikacı, gazeteci ve yazar Yaşar Seyman konuştu. Güncel konulara değinen bir konuşma yapan Seyman’ın ardından konuşmacı Dr. Attila Erden dinleyicilere hitap ederek sözü YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na bıraktı.
Hükümetin yargı reformuna değinen Eminağaoğlu, meslekten ihracının istenmesi konusunu gündeme getirdi ve farklı örneklemeleriyle Çamcı köyü sakinlerinin alkışını topladı. Açılım tartışmaları ile ilgili söylemlerde bulunarak “Önce şehitlere ‘Kelle’ dememeyi öğrenecekler” dedi. Şehit ve gaziler üzerinden sömürü yapılmamasını isteyen Eminağaoğlu, “2000’li yıllarda Türkiye hukuk devleti yol haritasını nereye çevirmiş? Darbelerden uzaklaşan, özgürlüğe, demokrasiye yeni bir yelken açan yeni bir demokrasiyle, Anayasa değişikliğiyle çıkıldı. Acaba Türkiye Cumhuriyeti gerçekten hukukun üstünlüğüne mi doğru yürüyor? Evet Türkiye bir açılım yapıyor. Bu açılım sadece darbe yapmak için üniforma gerekmez mi, üniformasız sivil de darbe yapılır açılımı mıdır? Bu sorunun yanıtı olarak, evet Türkiye’nin bu Anayasa değişikliğiyle yaptığı açılımın darbeler için üniforma şartını kaldırması olduğunu gerekçeleriyle sizlere anlatacağım” dedi.
“12 EYLÜL YASASI İLE ŞİMDİKİ YASA ARASINDA HİÇ BİR FARK YOK”
12 Eylül yasası ile şimdiki Anayasa arasında fark olmadığını öne süren Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Bu anayasa değişikliğiyle sokakta dolaşırken bir polis sizi yakalasaydı, hakkınızda darbeye teşebbüsten sizi yargılamadan sizi cezalandırmaya kalkarlardı. Bu Anayasa’nın içeriği bu. 12 Eylül yasası ile şimdiki yasa arasında hiçbir fark yok. O zaman açılım ve özgürlük olarak sunulan metin, bir sivil darbe sürecini yönetecek bir metin. Ama başka söylemlerle bizim karşımıza geliyor. Kendi kurguladığınız Anayasa Mahkemesi’nden sizin aleyhinize sonuç mu çıkacak. 22 kişilik kurulun 17’si doğrudan bakanın etkisi altında. Buna rağmen hangi yürütmeyi durdurma kararı çıkacak? Sonuç aynı sonuç. İktidar partisi belli şeyleri masayı koymuş 82 Anayasası bu konuda değişecek diyor. Meclis de sadece o iktidar partisine göre çalışılır diyor. Bugün darbelerden hesap soruyoruz, 12 Eylül’ü yok ediyoruz diyenler, 12 Eylül sürecini yöneten yasayı Anayasa olarak sizlerin önüne getiriyorlar. O zaman o yasa 3 yıl uygulandı. Türkiye nereye doğru gidiyor. O darbeleri yapanlardan hesap soracaklar. O nasıl olacak. Açıkça sorumsuzdurlar diyorlar. Kenan Evren’den, sokakta düdük çalan bekçi Murtaza’ya kadar o madde herkesi kapsıyor. O darbe yönetimindeki herkesi kapsıyor. Milleti aldatmayın. Yargılayacaksanız suç duyurusuna gerek yok. El koyarsınız, yargılarsınız. Geçici 5 ile milletini neden aldatıyorsunuz? 82’de Anayasa yapıldı. 2010 yılına kadar bir tek bir tek DGM’ler değişti. 15 kez Anayasa değişmesine rağmen yargı bölümü hiç değişmedi” diye konuştu.
“YARGIYA GÜVENİYORSAN NEDEN DOSYANI YARGIDAN KAÇIRIYORSUN?”
Başbakan Recep Talip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemdeki dosyalarını soruşturmakla görevlendirildiğini ve bu soruşturmadaki dosyanın yargıdan kaçırıldığını iddia eden YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminoğaoğlu, “Yargı gerçekten ciddi sorunlar içinde. Sizlerin adına da bu böyle. Başınıza bir iş geldiğinde yargı var, benim güvencem yargı demeniz lazım. Ama yargı konumdan olabildiğince uzaklaşıyor. Toplumdaki sorunlar ve yargıdaki dosyalar katlanarak gidiyor. Sorunların siyasi irade tarafından çözülmesi. Yargının içinde sistemden kaynaklanan sorunlar katlana katlana gidiyor. Sizlerin açacağı dava sayısı azalmayacak ve yargı gerçek anlamda düzelme boyutuna gelmeyecek. 2001 yılında görevim nedeniyle bugünkü dönemin Başbakanının İstanbul Belediyesi dönemindeki bütün olaylarını soruşturdum. Ben o soruşturmayı yaptım ne oldu? Ben o soruşturmayı yaptığım için hedef oldum. Benim yaptığım soruşturma mecliste dokunulmazlık olarak duruyor. Yargıya güveniyorsan neden bu dosyanı bugünkü yargıdan kaçırıyorsun, mecliste bekletiyorsun? Bu Anayasa’dan sonraki yargı nasıl bir yargı olacak? Ama ben yargılandım. O soruşturmayı yaptığım için hedef oldum. Açılım, açılım diyorlar. Dünyada önce biz kendi hakkımızı arayalım diyerek örgütlenmişler. Mustafa Kemal’de 1926’da Türkiye’ye getirmiş, ama Türk yargıçları bunu kullanamamış. 12 Eylül bunu yasaklamış. Biz bu hakkımızı kullanma yolunda örgütlendik. Ne oldu? Benim 501 kurucu üyemden 493’ünü veto ettiler. 2 tane kapatma kanunu hazırladılar YARSAV’a. YARSAV’ın tüzüğünden yargıyı çıkartın dediler. Tam YARSAV Genel Kurul yapacak, 15 gün önce benim meslekten ihracımı istediler” dedi.
“TELEKULAK KONUSUNDA İNFİAL OLUŞTURDUĞUMU ÖNE SÜRDÜLER”
Ülke gündemini aylardır meşgul eden ve tartışmalara konu olan ‘Telekulak’ konusunda da açıklamalarda bulunan Eminağaoğlu, “Türkiye’de yaptığım başvurular nedeniyle telekulağın üstüne gittiğim için ve telekulak gibi bir sorun olmamasına rağmen, ülkede telekulak konusunda infial oluşturduğumu öne sürdüler. Yaptıkları ayıbı ortaya döktük. Hakkımda yargılanmak için iddianame düzenlendi. Bir tane açılım yaptık, üzerimize baskıyla geldiler. İnsan haklarını savunmak suç olarak görüldü. Bu nedenle yargılandım. YARSAV hukuk için, sizlerin hakkı için yolunda aynı çizgide devem edecek. Ben Başbakan’ı soruşturduğum için hedef haline geldim. Önce biz bağımsız olmalıyız mücadelesini verdiğim için yargılandım. Yaptıklarımın sonuna kadar arkasındayım ve yapmaya da devam edeceğim dedim. Osman Kaçmaz neden yargılandı? Başbakan ile Cumhurbaşkanı hakkında karar verdiği için hedef oldu. Yüksek Mahkeme’de yargılandığı için beraat etti. Başbakan şehitlere ‘Kelle’ dediği için, Başbakan’ı tazminata mahkum ettiği için hedef haline geldi. Ama Yüksek Mahkeme’de yargılandığı için beraat etti. Şimdi bu Anayasa’ya şehit ve gazileri koruyacağım diye hüküm koymuşlar. Şehit ve gaziler üzerinden sömürü yapmasınlar. Önce şehitlere ‘Kelle’ dememeyi öğrenecekler, sonra şehit ve gazilerin hakkını koruyacaklar. Bizlerin beraat edemeyeceği, kendi projelerini uygulayabilecekleri yargı getirecekler. Bizler hükümetle ilgili hangi yargıç ve hakim varsa, sudan sebeplerle yargılandık. Hakkınızı aramak için yargıya gidemeyeceksiniz. Önce hükümete gideceksiniz, iktidara, iktidar partisinin mensuplarına gideceksiniz. Bunları halka bu kadar çıplak anlatmak zorundalar. Getirilen Anayasa yargıyı bağımsızlaştıran değil, hükümetin şemsiyesi altına alan bir yargı getiriliyor. O mudur sizin güvenceniz? AB bile hafızasını kaybetmiş. 2008 yılında bir dava açmışım. Demişim ki, Adalet Bakanlığı hakim ve savcıları eğitemez” diye konuştu.
“HANGİ HAKİMLER HAKKINDA NE TÜR BİR BİLGİ TOPLAYIP, NASIL KULLANACAKSIN?”
Avrupa Birliği (AB)’nin bedava tercüme hizmeti iptali konusunu da gündeme getirerek açıklamaları dikkatle dinlenen Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Tek tip yargı yargı olamaz. Güvence olamaz demişim ve bu davayı kazanmışım. Bu kazandığım dava AB raporunda da aynen yer alıyor. Şimdi bu Anayasayla bırakın Adalet Bakanlığı’nın yönetmesini, bakanın tek başına atama yaptığı adı Adalet Akademisi olan akademi hakim ve savcıları eğitecek. Nerede şimdi dün söylediğini söyleyen AB ve hükümet? Hükümet buna yargı bağımsızlığı diyor. Neyi, nasıl kandırıyor? AB kimlerin önünü açıyor, kimleri nasıl kandırıyor? AB bedava tercüme hizmetleri veriyormuş. Bizde bu sempozyumu Türkçe ve İngilizce bastıralım ve görsünler dedik. Türkiye için bedava tercüme hizmetlerinin iptaline karar verildi. YARSAV başvurup bunu ortaya koyacağı için iptal edildi. Gerçekleri gösterecekseniz karşınıza böyle engeller çıkıyor. Sonra kendi yaptıklarını unutuyorlar. Adalet Bakanı bugün Milli Güvenlik Kurulu’nda üye. Dünyada bugün Milli Güvenlik Kurulu’na, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı’nı sokan başka bir ülke yok. Bu ancak diktatörlüklerde olabilir. Buna reform diyorlar. Bu reform değil. 3 ay önce Kamu Düzeni diye bir müsteşarlık kuruldu. Adalet Bakanı Müsteşarını’nı o istihbarı kurula soktular. Şimdide o bakanın müsteşarı Hakimler savcılar Yüksek Kurulu’nda mutlaka orada tutulması gereken kişi olarak tutuluyor. Hangi hakimler hakkında ne tür bir bilgi toplayıp, nasıl kullanacaksın? Bana dünyada bunun bir tane örneğini göstersinler. Türkiye şu an Sırbistan’ı bile aratacak konuma doğru hızla ilerliyor. Yargıya ilişkin yapılanlar, bugün yargı üzerinden yürütülecek projeler var ve engelsiz biçimde bu projeleri yürütmek için yapılmaktadır. Bağımlı bir yargı oluşturmak için yapılmaktadır. 2 Ekim’de resmi gazetede, İstanbul’da bir finans merkezi kurulacak. Faizsiz bir yönetim yapacak dediler. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’da buna uygun bir mahkeme kuracak denildi. Bu finans merkezi Orta Doğu ile Türkiye üzerinden yönetilecek denildi. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsız olması değil, bu proje için iktidar ekseninde olması gerekiyor. Gidilen yol Irak’a götürülen demokrasiden bile çok daha dönüşü olmayan bir yoldur” diye konuştu.
